Yapay Zeka Işığında Bireysel Özgürlükler, George Orwell ve 1984

*



1984 İngiltere’de George Orwell Yılı olarak ilan edilmişti. Ünlü yazar bu yılı tahayyül ettiği aynı isimli eserini 1948’te yazmış ve haklı bir üne kavuşmuştu. Bu ünlü eser sadece sıradan bir edebiyat ürünü olmanın ötesinde keskin bir gelecek öngörüsü olarak da ele alınıyor edebiyatçılardan çok siyaset bilimciler tarafından tartışılıyordu. Çoğu kez tartışmanın çerçevesi Orwell’in kehanetlerinin doğru çıkıp çıkmayacağıydı. Bu soru o günlerde farklı görüşlerden farklı yazarlarca cevaplanmışsa da hiçbirisi günümüzün kesinliğine ulaşamamıştı. Bu soru onca yıl sonra kadük kalmıştır, Orwell’in yazdıkları ancak günümüzdeki ileri teknoloji araçlarıyla gerçekleştirilebilecek düzeydedir. Yapay zeka gibi bir teknolojik üstünlüğün bireysel özgürlükleri değil bilirli sınıfların üstün çıkarlarına hizmet edileceği şimdiden anlaşılmıştır. Aynı ünlü romancının eserinde yazdığı gibi teknoloji insana rağmen gelişmiştir, insanın hizmetine girmemiştir. Her zamanki gibi ayak takımı itilip kakılmış, çalışmaktan ve savaşmaktan başka bir işe yaramayacağı anlatılmıştır.

Bir Kralın Sonu: Bir Ülkenin sonu



Günümüzde adını dahi zor hatırladığımız Yugoslavya’nın ilk kralı I. Aleksandar kendi adını verdiği ülkesinde farklı etnik grupları bir araya getirmesiyle ünlenmişti. Gerçekten de I. Aleksandar Karacorceviç önce Sırbistan’ın sonra da Slovenya ve Hırvatistan’ın tek ve ortak kralı olarak taç giydiğinde henüz ortada Yugoslavya adında bir ülke dahi yoktu. Uzunca zamandır kanla anılan Balkanlarda barışı sağlamak için sadece içeride değil dışarıda da uzlaşıyı araması gerektiğini biliyordu. Sınır sorunlarını, çıkar çatışmalarını ve ulusal egoları yenecek adımlar attı. Kısa ama etkili egemenliği sırasında düşman kazanması da kaçınılmazdı. Ölümü azılı düşmanları tarafından haince pusuya düşürülmesiyle oldu. Bu suikast tarihte filme alınan ilk suikast olarak anılacaktı. 

İstanbul Fethi'nin Tanığı Ubertino Posculo Kimdir?

İstanbul’un fethi Türk tarihinin olduğu kadar Avrupa ve Dünya tarihinin de önemli anlarından birisidir. Yüzyıllardır Roma’nın, Batı Medeniyetinin ve Hıristiyanlığın başkenti olan bu şehir 29 Mayıs 1453’ten sonra Türk ve Müslüman kimliği kazanmıştır. Bu kimlik değişimine kadar kentin tarihi, sakinleri ve yaşananların tanıkları çokça çalışılmıştır. Burada anlatacağımız da işte bu tanıklardan bir tanesine, Ubertino Posculo’ya dair olacaktır. Türk yazını nedense Ubertino Posculo’nun tanıklığını çok derinlemesine çalışmamış, nadiren kendisine başvurulmuş ve Galata Kulesi’nin üzerinde yakılan bir meşalenin varlığı için kaynak göstermekle yetinilmiştir. Burada Ubertino Posculo’nun kim olduğuna ve kuşatma sırasında Konstantinopolis’te ne yaptığına ve tanık olduğu olaylara belirli bir ölçüde değinilerek Osmanlı ve Ortaçağ tarihi için hayati bir öneme sahip bu kaynak tanıtılmaya çalışılacaktır.

Tarihçiler Tartışıyor: Youtube’dan Tarih Öğrenilir mi?

Youtube yayıncılığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün artıyor. Bağımsız gazeteciler, ana akım televizyonlarda kendisine yer edinemeyen yorumcular ya da kurumsal süreçler içinde sürdürülemeyecek yapımlar kendisine yeni bir mecra bulmuş oldu. Youtube bir sosyal medya platformu olarak gelişti ve içerik üreticileriyle gelir paylaşımına geçti. Artık daha nitelikli içeriklerin de önü açılmış oldu. Eğlenceli işlerden ciddi tartışmalara kadar herkesin kendisine uygun bir içerik bulması mümkün oldu. Bu içerikler arasında hiç kuşkusuz belgesel ve eğitici yapımlar da var. Tarih de bir bilim dalı olarak Youtube’da içerikler arasında hızla yükseldi. Üniversite hocaları da birer ikişer Youtuber’a dönüşürken bu alanın tanınmış isimlerinden Emrah Safa Gürkan “alemlerde ESG olarak bilinir” uzun süredir içerik üretmesine rağmen Youtube’dan tarih öğrenilemeyeceğini ileri sürmekte. Biz de bu konuyu kendisi gibi tarih alanında içerik üreten kişilere sormak istedik.

Roger Scruton ve Prag'taki Özgür Üniversite


Estetik ve Siyaset üzerine düşünceleriyle tanınan "muhafazakar filozof" Roger Scruton yaşamı boyunca batı dünyasında muhafazakarlığın bayraktarlığını yapmıştır. Ellinin üzerinde kitaba imza atan, İngiltere’de muhafazakar ideolojinin önde gelen dergilerinden olan The Salisbury Review’in yirmi yıl boyunca editörlüğünü yapan romanlar ve operalar ile geniş çevrelere ulaşan Scruton 2020 yılında yetmiş altı yaşnda aramıdan ayrılmıştır. Avrupa’da birçok üniversitede Felsefe dersleri de veren Scruton ABD’de saygın kurumlarda da çalışmıştır. Ancak uzun kariyeri boyunca belki de en derin etkisini ne Avrupa’da ne de ABD’de bırakmıştır. Doğu Bloku ülkelerinde baskıcı rejimler sürerken o ve arkadaşları gizli teşkilatlar oluşturmuş ve özgürlüğü arayan öğrencilere ulaşmaya çalışmıştır. Bu yazıda onun ABD’de ve Avrupa’da sahip olduğu akademik kariyerine ya da vermiş olduğu edebi eserlerin sanatsal derinliğine değil kurmuş olduğu Jan Hus Vakfı aracılığı ile artık var olmayan Çekoslavakya’da vermiş olduğu eğitim faaliyetlerine bakılmaya çalışılacaktır. 

Yaşayan Son Romalı Belisarius ve Roma'nın Sonu

Yapay Zeka'nın çizimiyle Belisarius.

İmparator I. Justinianus zamanında yaşayan Belisarius döneminin en büyük askeri dehalarından birisi olarak kabul edilmiştir. Görev başında olduğu süre boyunca büyük askeri seferlere katılmış, imparatorluk başkenti Konstantinopolis'e yapılan saldırıları engellemiş ve tarihi zaferler ile ülkesini yüceltmiştir. Ancak onu tarihte unutulmaz bir konuma koyan başarısı Romaları zaferlerle birleştirmekteki başarısı olmuştur. Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılan imparatorluk siyasi, dini ve kültürel olarak birleştirilmek istendiğinde çokça engellerle karşılaşmıştı. Askeri olarak imparatorluğun iki parçasının birleşeceği hiç akıllara gelmemişti. Belisarius işte bunu başaracaktı. Doğu'nun üstünlüğünü Batı'ya kabul ettirecek askeri becerilere sahipti ve sahada başarıyı sağlamıştı. Çağdaşları arasında "Son Romalı" olarak anılması boşuna değildi. İmparatorluğun Afrika'daki ve İtalya'daki topraklarını kazandı. Geriye sadece Roma'ya girmek kalmıştı. Eski Roma'yı Yeni Roma'ya bağlamıştı. Ancak tüm becerilerine ve askeri dehasına rağmen tarihin akışını değiştiremedi, Roma artık Romalıların olamazdı.