David Urquhart'in Hamam Tutkusu ve Londra'daki ilk Türk Hamamı


Oryantal etkilerin Batı kültürü üzerindeki etkileri çokça tartışılan bir konudur. Seyyahların gözlemleri ve kültürel etkileşimler eliyle batıya ulaşan doğulu değerler Batı’nın şekillenmesindeki payı en az tersi yöndeki etkinin varlığı kadar kesindir. Ancak bu etkinin oluşmasında kimi adı unutulan kahramanların cılız girişimlerinin de payı yoktur denilemez. Osmanlı’nın son günlerinde İstanbul’daki küçük bir memur olan David Urquhart’in hamam tutkusunu da buna örnek gösterilebilir. Türk Hamamı’nı siyasal ve kültürel bir düzlemde yorumlayabilecek kadar kendisini hamamlara kaptıran Urguhart’in çabaları Londra’daki ilk Türk Hamamı’nın kurulmasına yol açar. 1862’de açılan ve Almanların İkinci Dünya Savaşı’ndaki bombalamalarına kadar ayakta alan Türk Hamamı, günümüzde unutulan bir mekândır.


Britanya’nın İstanbul’daki elçilik çalışanlarından olan Urquhart, İstanbul’da bulunduğu süre boyunca Türk kültürü ve yaşamı hakkındaki gözlemlerini yayınlamış ve hatta Türk kültürünün anavatanındaki temsilcisi haline gelmiştir. Bir yandan Yunanistan’ın Bağımsızlığını savunan bir yandan da Türk kültürünü daha yakından tanıyan ve görevi süresince Türk-Yunan sınırı sorunu üzerine çalışan Urquhart, Osmanlı’dan ayrılmak isteyen bir başka millet olan Çerkezlerin de ulusal bayrağını çizen kişidir. Urguhart’a ait tasarım günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir. Urquhart’ın Osmanlıların son zamanlarında İstanbul’daki varlığı ilginç tarihi sonuçları olan bir kişisel hikâyedir. 


Hem bölge halklarını tanıyan hem de mirasçısı olduğu Britanya düşüncesinin aktif oyuncularındandır. Öte yandan doğudaki günleri boyunca kişisel olarak Türk kültüründen de oldukça etkilenmiştir. Öyle ki Türk kültürünün bir parçası olarak gördüğü Hamamı kendi ülkesine taşımak istemiştir. Bu amaçla yaptığı girişimler sonucunda 1862 yılında adadaki ilk hamamı Londra’nın St. James semtindeki Jerymyn Sokağı 76 numarada açmıştır.

Londra’nın oldukça seçkin bir yakası olan St. James’te 26 Temmuz 1862’de açılan hamam zamanla erkek homoseksüelleri için bir cazibe merkezi haline gelmiştir. On dokuzuncu yüzyılla birlikte sayıları hızla artan Londra’ki “Gentlemen’s Club”lar arasında kendisine oryantalist ve otantik bir özellik ile ön plana çıkmıştır. Öyle ki Türk Hamamı’na dair batılı algının yaratılmasında hiç şüphesiz Urguhart Hamamı’nın ayrı bir yeri olmuştur. Yanı başlarındaki erkek bedenine dair tüm İngilizlere özgü mekansal sınırları ortadan kaldıran sıcak ve yakın temasa imkan tanıyan Türk hamamıyla tanışan İngilizlerin aksi bir tasavvuru zaten mümkün olamazdı. Öte yandan St. James’te açılan bu hamamın sadece erkeklere özgü olmadığını, Anadolu’daki örneklerine benzer, Romalı örneklerinden farklı şekilde kadınlara da hizmet verdiğini söylemek gerekir. Ancak tarzı ve mimarisi ile oldukça feminen olan yapının müşterilerinin çoğunluğunu erkekler oluşturmaktadır.



Urquhart’in Türklere ve Türk Kültürüne olan merakı ülkesine dönünce noktalanmamıştır. 1853’te patlak veren Kırım Savaşı sırasında Hükümetinin Osmanlılara karşın takındığı politikaları eleştirmiş ve aralarında Karl Marx’ın da bulunduğu aykırı isimlerin İngiliz Politikasına karşıt sözlerini duyurmak için “Free Press”i kurmuştur. Gerek kurduğu baskı guruplarıyla gerekse eski bağlantılarını kullanarak İngiliz politikası üzerine etki etmeye çalışan Urquhart’ın düşüncesinin temeline Türk hamamının batılı bir algısını yerleştirmektedir. Urquhart’a göre Türkler tüm toplumsal kötülüklerden komünyal banyoları eliyle kurtulmaktadır. Roma hamamlarının aksine Türk hamamında toplaşan yığınlar ortak bir havuzda değildir, su ile aralarına setler çekmezler ve sıcak buharın yumuşattığı bedenlerinden arınan kirler yenileriyle birleşmez. Türk Hamamı, kültürel normlar ile ters düşmez, evlilik ya da ergenlik gibi bireysel açmazlar toplumsal rollerin esnetilmesine imkan tanımaktadır.

19 Kasım 1860’da “Londra ve Türk Hamamı Şirketi”ni kurar. 1862’te hamamın resmen açılışına değin bu şirket sermaye toplamaya çalışmıştır. Her ne kadar 1828’ten bu yana Britanya’daki kamu banyoları açılması yasal hale gelmiş ve ilk sauna ve hamamlar açılmışsa da Urquhart’ın girişimine değin bir Türk Hamamı fikri henüz adaya gelmemiştir. Urquhart, Türk Hamamı’nın inşası için mimar G. Somers Clarke ile anlaşmıştır. Clarke, yaşadığı toplumun ihtiyaçlarına hizmet eden Viktoryan bir estetik ile tasarlamış Türk Hamamı için çalışmalara başlar. Clarke’nin tasarımı bir yandan Oryantal etkiler taşırken bir yandan yüksek İngiliz estetiğinin nazik dokunuşlarına da sahiptir. Urquhart’ın İstanbul’da edindiği Türk Kültürüne ait izlenimlerle de katkı sağladığı tasarım böylece eşsiz bir güzelliğe ulaşır.


St. James’te inşaat için uygun bulunan alanda bir otel bulunmaktadır. Her ne kadar hâlihazırdaki otel yapısından yararlanılmış olsa da otelden bozma bu yapının hedeflenen özellikleriyle bir Türk Hamamı’nı yansıtması istenilmektedir. On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde Londra’nın seçkin bir köşesine açılan bu Türk Hamamı’nın kültürel etkileri kaçınılmazdır. Londra’nın kirli ve çamurlu sokaklarından, doğuya özgü motifleriyle başka bir cennete açılan bir kapıdır Türk Hamamı. Girişinde ayakkabıların çıkarıldığı, İngilizlere özgü o çekingenliğin dışarıda bırakıldığı, bedenlerini sergilemekten kaçınmayan hamamcıların ortalarda dolaştığı Viktoya çağı İngilizleri için oldukça sıra dışı bir mekândır. İngilizler bu deneyimden oldukça heyecan duymaktadır. Urquhart İstanbul’da yaşadığı ve “cennete açılan bir kapı” olarak yorumlandığı hamamı nihayetinde ülkesine getirebilmiştir.

Urquhart’in Mimar Clarke ile birlikte tasarladığı Türk Hamamı’na gelenlerin edinecekleri Türk deneyimini artırmak için ek odalar eklettiği bilinmektedir. Bir berber salonu ile erkek terzisi yanı sıra kimi ürünlerin satın alınabileceği bir dükkân da binaya eklenmiştir. Bu haliyle Türk Hamamı, erkek güzelliğine adanmış estetik bir merkez gibi görülmelidir. Öte yandan hem Türk Hamamı’nın bu bölgeye açılması hem de mimari açıdan Oryantal esintilerin tasarımı bu kadar çok etkilemesi hiç de şaşırtıcı değildir. Zira 1851 yılında Londra’da düzenlenen “Great Exhibition”ın ana teması “Orient” olarak belirlenmiştir.  Londra’nın bu seçkin semtinde Urquhart’ın girişimiyle inşa edilen Türk Hamamı bu haliyle Londra’daki doğu etkilerinin hem bir sonucu hem de bir aracısıdır.


St. James’te açılan Londra’nın ilk Türk Hamamı, müşterilerine egzotik bir doğu tasarımını tadını çıkarmalarını sağlamanın yanında onlara başka bir dünyanın gizemli kapılarını açmaktadır. Binanın tasarımda kullanılan mozaikler, mermerler, çiniler, dekoratif kornişler, pervazlar ve sütunlar Türk Hamamına gelenlerin kendilerini masallarda ve efsanelerde okudukları o mistik doğu ülkelerinde bulunduğu hissini uyandırmaktadır. Kullanılan malzemeler elden geldiğince Türk topraklarından ithal edilmiştir, doğu etkisi yaratılması amacıyla Urquhart’in hiçbir masraftan kaçınmadığı anlaşılmaktadır. İç tasarımda kullanılan divanlar, kırlentler ve renkli kumaşlar hep Türk zevkine göre döşenmiştir. Türk Hamamında gelenlere Türk Kahvesi ve Nargile de sunulmakta, arzu edenlere ek olarak inşa edilen dükkandan satın alabilecekleri söylenmektedir.

Urquhart’in Londra’da açtığı Türk Hamamı’nın Viktorya dönemi erkekleri tarafından hemen kabul edildiğini söylemek de biraz iddialı olacaktır. Viktorya döneminde Londra’da yaşayan İngiliz erkekleri için hala hemcinsleriyle bu kadar yakın bir temas oldukça tehditkârdır. Her ne kadar Urquhart’ın Türk Hamamının homoseksüellerin buluşma noktası olduğu biliniyor olsa da doğuya ait bu güzellikleri yaşamak isteyen heteroseksüel Londralılar da Türk Hamamı’nın müşterileri arasındadır. Batılı söylencelere dayanan Türk Hamamı’na atfedilen maskülen güzellik ve erkek estetiği sergileri toplumsal sınırları yine de zorlamaktadır. Savaşlarla büyüyen erkeklere sıralanan övgülerin ve Romalı güzellik ölçütlerin tüm batıyı şekillendirdiği bu çağın toplumsal baskıları İngiliz toplumun sınırları belirlenmiş düzeninde oldukça hissedilirdir. Türk Hamamı, işte bu hissin kırıldığı ilginç bir mekân olarak ortaya çıkmaktadır.

Urquhart'in Türk Hamamı'nın
bulunduğu adreste günümüzde
bu bina bulunmaktadır. (Londra)
Ne yazık ki St. James’te inşa edilen bu yapı, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Alman hava saldırısında yerle bir olmuştur. Yıkılan binanın ise ne yazık ki yerine yenisi de yapılmamıştır. Urquhart’ın kendi yapısına isim olarak verdiği “Turkish Bath” kelimesi İngilizcede hala hamamın karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kendisinin açtığı yoldan ilerleyen girişimciler sayıları onlarla ifade edilen Türk Hamamlarını açmışlardır. Bir zamanlar David Urquhart'in "eksantrik" bir girişimi olarak algılanan Türk Hamamı, İngiliz düşüncesindeki oryantal fikirlerin uğrak mekanlarından birisi olarak tarihin hatırlanması gereken bir anısı olarak yerini almaktadır.

Doç. Dr. Selahattin ÖZKAN


Yararlanılan Kaynaklar:






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder