Sovyet
sisteminin tarih sahnesinden çekilmesinin ardından on yıllar geçti. Ama
insanlık ailesi olarak Sovyet rejiminden, kültüründen ve sanayisinden neler
ödünç aldığımızı tam olarak idrak edebilmiş değiliz. Sovyet ülkesi bugün
ortadan kalktı ama miras bıraktığı birçok teknolojik ve kültürel nesne
hayatımızdaki yerini sürdürmeye devam ediyor. Kültürel yaratıcılığı, disiplinli
sportifliği, siyasal egemenliği ve aslında teknolojik rekabetinin ortadan
kalkmasıyla dünya; mahkûmu olduğu tek kutupluluğun elinde bir kuşa döndü. Bugün
çok şey borçlu olduğumuz bu eski rejimin yaratıcılığın eksikliğini insanlık
ailesi olarak duymaktayız, şüphesiz. Ekonomiden sosyal bilimlere,
mühendislikten uzay teknolojisine birçok kuramın Sovyet ürünü yada Sovyetlerle
girişilen ideolojik rekabetin bir ürünü olduğunu bilmiyoruz.
Hiç
şüphesiz bu durumun nedenleri arasında Sovyetlerdeki birçok ilerici atılıma
rağmen dil eğitimin yetersizliği gösterebilir. Gerçi bu durum batı içinde
geçerliydi, ABD’de dahi bir grup istihbarat elamanı dışında Rusça bilinmezdi.
Ama yine de batıya açılan(!) tarafın Sovyetler olması, Rusların aleyhine
işlemişti. Sovyet yurttaşlarının evrensel başarıları bu nedenle batı tarafından
hakkıyla tanınamıyordu. Yada batı ile Sovyet arasındaki bilgi transferi hep
eksik kalıyordu. Zaten duvarın yıkılmasıyla denilebilir ki Sovyet yurttaşları
kendileri dışında var olan batı dünyasıyla kopuk olduklarını anlamışlardı. Ne
kadar başarılı bir bilim inanı olursa olsun dil bilmeyen eski bir Sovyet
yurttaşının batı için hiçbir değeri yoktu. Bunun acısını hem Sovyet yurttaşları
hem bütün dünya yaşadı. İki kutuplu dünyanın yok olmasının ardından iki
dünyanın birleşmesi yerine tek kutbun küreselleşmesi ile karşılaşmamız da bu
yüzdendir kanımca.
Batı,
doğunun yerine kendi yöntem ve düşüncesini ikame ettikçe ve doğudan da buna
verilebilecek bir alternatif var edilemedikçe batı egemenliğini kökleştirdi.
Sovyetlerin yıkılmasının doğuda yarattığı sarsıntının batıdakinden çok daha
fazla olmasını da buna bağlayabiliriz. Duvarın yıkılması, bloğun dağılması ve
Sovyetlerin parçalanmasıyla batı; belki, yegane rakibini yitirdi ve bunun
yarattığı sorunlarını hala çözemedi ama doğu; batı ile rekabet edebilecek tek
argümanını yitirdi, dayanaksız ve savunmasız kaldı. Bunun anlamını çokça
tartışmak bu yazının ne amacı ne de altından kalkabileceği bir şey. Teknolojik
gelişimin insan zekasını, yaratıcılığını ve iradi hazzını nasıl ele
geçirebildiğinin ilk örneklerinden birinin hikayesidir, okuyacağınız.
Alexey
Pajitnov 1956 yılında Moskova’da doğmuş bir Sovyet yurttaşıdır. Tam bir
biyografisine ulaşılamayan bu dahi mühendis ve matematikçi Moskova Havacılık
Akademisinde uygulamalı matematik alanında yükseköğrenimini 1979 yılında
tamamlamıştır. Hemen ardından da seksenli yıllar boyunca ise Moskova Bilimler Akademisinde
bilgisayar programcılığı üzerinde çalışmaya başlamıştır. Birçok mühendislik
projesinde görev almasına rağmen ismi ancak yaratacağı küçücük bir bilgisayar
oyunuyla duyulacaktır. Matematik polinomlarına ve bulmacalara olan merakı ise
çıkış noktasıdır. 1984’te bu iki alışkanlığını birleştiren bir oyun
geliştirmeyi başarmıştır. Daha sonra bütün dünyayı fethedecek bu oyununun adını
ise Pajitnov’un “dört” kökeninden gelen ve en sevdiği spor olan tenisi de çağrıştıran
bir kelimeyle yaratacaktır: tetris.
Tetris’te
gökten düşen ve yer çekimiyle zemine ulaşan cisimlerin tamamı dört taşın bir araya
getirilmesinden meydana geliyordu. Çeşitli dörtlü kombinasyonlardan meydan
getirilmiş beş cismin yerleştirilmesinden oluşan oyun bütün yeryüzünden önce
yaratıcısı Pajitnov’u esir almıştı. Daha sonra değişik varyasyonlarıyla bütün
dünyada oynanmaya başlayacak olan tetris, Sovyet bürokrasinde sadece kendisi
için özel kurulmuş bir devlet şirketiyle ticarileştirilmişti. Elorg isimli kamu
şirketiyle Pajitnov’un oyunu Sovyet ülkesinde 6 Haziran 1984 günü yayınlanamıştır.
İki yıla yakın bir süre bütün Sovyet toprakları üzerinde büyük bir fırtına
estiren ve tam anlamıyla ticari bir başarı haline gelen tetris ilk kez
Budapeşte’de bir İngiliz yazılım şirketi tarafından “keşfedilir”.
Bu
noktadan sonra ise işler biraz karışacaktır; batı dünyasında oyunu ilk keşfeden
İngiliz Andromeda şirketi Macar yetkililerinden telif haklarını satın almak
için çalışırken, ABD’li Spectrum HoloByte şirketi Sovyet yetkililerden oyunun
ABD’de yayımlanması için izin almayı başarmışlardır. Şirket tetris için
hazırladığı ilanlarda “From Russia With
Love” ve “From Russia With Fun”
sloganlarını kullanmaya başlamıştır. 1986 yılında oyun ABD’de ilk kez
pazarlandığında büyük bir heyacan oluşturur. Birçok insan oyunun sahibi olmak
için bilgisayarlarını yenilemeyi dahi göze alır, zira oyun sadece IBM tabanlı
PC’lerde çalışmaktadır. Oyun ABD’li birçok kullanıcı tarafından bağımlık
derecesinde kullanılmaya başlanılmıştır. Öte yandan oyunun çeşitli
varyasyonları da ortaya çıkmamıştır. Bu çeşitlemenin bir Sovyet pazarlama
stratejisi olduğunu düşünüyorum, kesin olmamakla birlikte. Zira doksanlara
gelmeden Amiga, Atari, Microsoft ve bir sürü şirket daha oyunun kendilerine ait
sürümleriyle piyasadaki yerini almışlardır. Apple’ın da yarıştan geri duracağı
düşünülemezdi. Aynı yıl üç disklik bir tetris varyasyonuyla Apple
kullanıcılarına oyunu açmıştır.
Bütün
dünyada tam anlamıyla bir tetris çılgınlığı yaşamaktadır. 1989 yılında bir
Japon oyun firmasının başında bulunan Henk Rogers, Sovyet devletine oyunun
yasal hakları için aracı olmaya başlamıştır. Rogers’in oyunun uluslararası
haklarını Nintendo’ya satmasıyla dünya “GameBoy” ile tanışır. Amerikan
gençliğinin ve batı modernliğinin küçük bir göstergesi olan bu ilk “oyun
konsolu” tetris ile var olmuştur, hatta tetris oynanabilsin diye ortaya
çıkmıştır. Bir Sovyet oyunu olan “tetris” oynanabilsin diye yaratılan Amerikan
“Gameboy”u ilk küresel teknolojik çılgınlık olarak tarihe not edilebilir.
Neredeyse bütün bir neslin yakından tanıdığı bu küçük oyuncak 1989’da
Japonya’da aynı yıl ABD’de ve 1990’da da Avrupa’da satışa sunulmuştur.
Gameboy’un
ortaya çıkmasıyla Tetris’in tanınırlığı muazzam boyutlara ulaşmıştır.
Yeryüzünde Gameboy ile (yada onun ucuz taklitleriyle) ve içindeki Tetris
oyunuyla tanışmayan insan kalmadığı söylenebilir. Seksenli yılların ortasında
başlayan Pajitnov ve Tetris’in hikayesi doksanlı yılların başlamasıyla büyük
bir değişiklik göstermeye başlayacaktır. Doğu blokunda başlayan ekonomik
sorunlar siyasi çalkantıları tetikleyince Avrupa’daki duvar çatırdamaya başlar.
Bir yıl içinde bütün dünya şaşkınlık içinde bir efsanenin çöküşüne televizyon
canlı yayınlarıyla şahit olacaktır. Sovyetler altında büyük bir imzası bulunun
teknolojik atılımların desteklediği yeni medyanın varlığıyla eşgüdümlü olarak
tarihi oluşumunu sonlandırırken ilk teknoloji/bilgisayar/oyun/eğlence
fenomenini de yaratmıştır.
Tetris’in
yaratıcısı Pajitnov’un ABD’ye geçişi öncesinde Tetris büyük bir fenomen haline
gelmişti. Esas olarak tam bir Sovyet estetik harikası olan Tetris, kullanım
kolaylığı ile de her nesilden insanın kolayca kullanabileceği bir düzeydeydi.
Genç, yaşlı her cinsten her sınıftan insanın kolayca anlayabileceği ve hemen
müptelası olabileceği bu bilgisayar oyunu piyasanın ilki olmasa da öncüsü
olmayı başarmıştı. Tetris ile bilgisayar oyunları ilk kez uluslararası bir
fenomen haline gelebilmişti. Tetris öncesinde bilgisayarlar ve içerdikleri
oyunlar sadece meraklı birkaç bilgisayar kurdu dışında kimsenin ilgisini
çekmezken şimdi bu oyun sayesinde insanlar gökten düşen bu sihirli kareleri
zemine döşemeyi merak ediyor ve yerçekimiyle eğlenmeyi öğreniyordu.
Tetris,
hem kadınlar hemde erkekler ve hem yaşlılar hemde gençler tarafından
oynanabilen ender oyunlardan olmak gibi bir başarıyı da taşımaktadır. Gerçekten
de birçok bilgisayar oyunun aksine bugün dahi tetris küresel tanınırlığını
sürdürebilmektedir. Oyun temel insani bir eğlenceyi ateşlemektedir; düşen
nesnelere karşı duyulan gizli haz. Belki kutsal kitaplardaki ilk hazzın yada
büyük düşünür Isaac Newton’dan halk kahramanımız Nasrettin Hoca’ya bütün
insanlığı etkileyebilecek kadar küresel ve antropolojik bir gerçeğin altını
çizmektedir. Türümüz belki de ağaçlarda yaşadığı o en eski günlerden bu yana
düşmeye karşı hem korku hem de gizli bir haz beslemeye başlamıştır. Bugün düşen
nesneleri yada ironik bir şekilde hemcinslerimizi komik bulmayı sürdürüyoruz. Tetris
işte böylesi insani bir duygudan yola çıkmış ve Sovyet estetiğinin şiirsel görselliği
ile işlevselleşebilmiştir.
Oyunun
amacını açıklamak için uzun cümleler kurmaya gerek yoktur. Oyunu açan her kim
olursa olsun ister genç ister yaşlı, ister erkek ister kadın yada ister zengin
ister fakir saniyeler içinde ne yapması gerektiğini, nasıl yapması gerektiğini
ve neden yapmasını gerektiği kolayca anlayabilmektedir. Oyunun Sovyet
işlevselliğini yansıtan bu sadeliği büyüleyicidir. Oyunu görenlerin ilk tepkisi
oyunu oynamayı sürdürmek olmaktadır ve otuz yılın ardından hala oyun bu
bağımlılık yaratan çekiciliğini sürdürmektedir. Elbette ki Sovyet düşünselliğinin
oyunun yaratıcısı olan Pajintnov’a kültürel katkısı açıkça gözle görülebilir
düzeydedir ama tetris esas olarak batılı bir icat olan “gameboy” sayesinde
geniş kitlelere ulaşabilmiştir. Hele o dönemdeki öncü kişisel bilgisayarların
çoğu orta gelirli aile için yüksek olabilecek fiyatları göz önüne alındığında.
1991
yılında ise son birkaç yıldır can çekişmekte olduğu gözlenen Sovyet rejimi
çatırdamaya başlar. Çok değil iki sene önce yıkılan duvarın Sovyetlerdeki etkisi
muazzam olmuştur ve Prestroika dahi yaklaşan sonu engelleyememiştir. Alexey
Pajitnov ise tam bu günlerde Moskova’da çalıştığı akademiden ayrılmış ve batılı
şirketlere oyun kodları yazmaya başlamıştır. Ancak kariyerini çökmekte olan bir
rejimin sarsıntılı başkentinde sürdüremeyeceğini de anlamıştır. 1991 ile
birlikte yurtdışına çıkış serbestliğinin tanınmasıyla soluğu ABD’de alır. Önce
kendi şirketini kurar ama çok geçmeden 1996 yılında Microsoft’ta çalışmaya
başlar. Microsoft için oyunlar yazdıktan sonra iki binlerin başında yine kendi
şirketini kurar ve free-lance çalışmalarını sürdürür. Çalışmalarını hala ABD’de
sürdüren Pajitnov, bilgisayar dünyasının yaşayan efsanelerinden birisidir.
Sovyetler
yıkıldıktan sonra dünyaya yayılan ve engin Sovyet tedrisatından geçmiş sayısız
bilim insanından ve dâhiden sadece birisi Pajitnov. Yaratıcılığı ve
girişimciliği sayesinde; tetris, bugün sıradan teknolojilerin öncülerinden
birisi olmayı başardı. Büyük paralar kazanmadı belki, yarattığı artı değerden
faydalanamadı ama Sovyet estetiği ve teknolojik yaratıcılığın ne boyutlara
ulaştığını kanıtlamayı başardı. Batıdaki büyük bilgisayarlar olmadan, yetersizlik
ve imkansızlıklarla çevrili bir ortamda dahi insanların neler yaratabileceğinin
en büyük kanıtlarından birisi oldu. Bugün hala yaşadığı ABD’deki saygın
konumunu bir zamanlar ABD ile rekabet edebilecek bambaşka bir dünya kurmaya
çalışan devrimcilere borçlu. Tarih onu hak ettiği öncüler mertebesine çoktan
koydu. Ama elbette ki tetris güncelliğini, evrenselliğini ve popülaritesini
Amerikan kapitalizmine borçlu ki bu da hikayenin bir başka boyutu. Zira hiç
şüphesiz eğer pazarlama stratejileri ve kapitalist tüketim alışkanlıkları
olmasa bu şiirsel teknolojik gelişme bu kadar ayağa düşemeyecekti.
Dr. Selahattin ÖZKAN
Yararlanılan Kaynaklar:
- http://www.tetris.com/history/index.aspx
- http://www.tetris.com/about-tetris/bio/alexey-pajitnov.aspx
- http://news.bbc.co.uk/1/hi/magazine/3479989.stm
İçine Rusya ve komünizm güzellemesi yedirilmiş Tetris hikayesi. Elinize sağlık. Tetris candır. Bilginin diktatör duvarlarını aşması paha biçilemez.
YanıtlaSil