Yüz Dört Yıllık Güney Amerika Rüyası: Bohemia

Tarihin en yaratıcı anları toplumların uluslaşması ve bir ideal uğrunda devrim yapılması için güdülenmesi sırasında gerçekleşmiştir. Basının ulus olma ve devrimler yapma süresinde siyasi önderler tarafından kullanımı ise bilinen bir gerçektir. Ancak kimi zamanlar olmuştur ki toplumlar baskıcı rejimler altında ezilmişliğin yarattığı yaratıcıkla seslerini duyuracak yeni mecralar ortaya koymuştur. Devrimler yaratan Güney Amerikan toplumlarında ise bu süreç her zaman çarpıcı ve yaratıcı olmuştur. Güney Amerika'nın kendisine özgü etnik ve kültürel yapısı bu yaratıcılığın beslenmesinde öncül etkenlerdendir. Sanki bu kültürel yapı, böylesi bir yaratıcılığın ortaya çıkması için özel olarak oluşturulmuş gibidir.

Yirminci yüzyıl bir önceki çağ gibi bir devrimler çağıdır, insanoğlu ardı ardına büyük devrimlere imza atar. Fransızların on dokuzuncu yüzyılda tarihe attıkları imzanın ardından Rus Sovyetleri zalim çarın sonunu hazırlamaktaydı. Avrupa’nın doğusu Marx’ın batıda beklediği büyük devrimi gerçekleştirmek üzereydi. Avrupa’nın batısı ise büyük buhrana kadar şişmeye devam edecek bir ekonominin suni refahını tadıyordu. Böyle bir ortamda küçük burjuva alışkanlıkları geniş kitlelere yayılmıştır. Kitleler savaş sonrası genişleyen ekonominin keyfini yaşıyordu. Böyle bir dönemde geliştirilen modern dizgi makineleri ise renkli baskıları ile basın tarihinde devrimsel gelişmeleri doğuruyordu.

Birinci dünya savaşının galipleri Amerika ve Avrupalı müttefikleri çok değil on beş sene sonra patlayacak olan buhrana kadar refah düzeylerini inanılmaz boyutlara artırmaya başlarlar. Artan refah ile birlikte toplumsal gerçeklikten ve sınıfsal cepheleşmeden uzak, daha sonra ana akım olarak anılacak, ilk medya organları doğmaya başlar. Yeni gelişen dizgi makinelerinin büyük ve renkli fotoğraflar basma imkânı tanıması bu ilk renkli dergilerin popülerleşmesini de öncülük eder. O güne kadar hiç basılamayan büyüklük ve canlılıkta resimler yeni doğan bu dergilerde sıklıkla kullanılır olmuştu.

Genç devrimcilerin idealleri uğrunda Havana dağlarında sıra dışı maceralara atılmalarından çok önce de Güney Amerika’da yenilikçiler mevcuttu. İşte bu yenilikçilerden olan Miguel Ángel Quevedo Pérez El Figaro gazetesinin Küba temsilcisi iken Avrupadakilere benzer bir haftalık derginin temellerini atmak ister. Bol resimli, süslü bir o kadar da toplumun nabzını tutmak isteyen Perez, ilk sayısı 10 Mayıs 1908’de çıkacak “Bohemia” isimli dergiyi yayına hazırlamıştır. Henüz tam olarak kapitalistleşmede Amerikan ortaklı kompradorların köylü ve işçi kitleleri ezdiği Küba bir yandan ekonomik olarak gelişse de diğer yandan da sınıf farklılıklarının artığı bir merkez haline gelmiştir. Yüzyılın başında doğal güzelliği ve tarımsal verimliliği ile Beyaz ve Latin Amerikalı burjuvaların eğlence merkezi haline gelmeye başlayan bu küçük ada büyün bir kıtada yayınlanan ilk dergiye de böylece ev sahipliği yapmaya başlar.

Dergi zaman içinde kalıp değiştirecek Perez’in yola çıkış noktasındaki yapıdan daha da magazinleşmiş bir yapıya dönüşecektir. Perez’in izciliğe olan ilgisinin artmasıyla yavan burjuvazi alışkanlıklarından sıyrılacak ve dergi toplumsal gelişmelere de kayıtsız kalamayacaktır. 1920’li yıllarda yaşanan büyük buhran Bohemia dergisini de etkilemiştir. Dergi Batista’nın devirerek yerine geçeceği sabık devlet başkanı Carlos Prio Soccarras tarafından da hoş karşılanmamış ve baskılanmıştır. Soccarras kendi oğluna Bohemia’ya rakip bir dergi kurması görevini dahi vermiştir. Batista rejimi altında ise dergi daha çok siyasi konulara girmeye başlamıştır. Toplumsal olaylara kayıtsız kalamayan bu ülkenin en çok okunan dergisi demokratik taleplerin sözcüsü olmuştur. 1940 yılında yapılan anayasanın yarattığı siyasal hareketliliği iyi değerlendiren dergi, Batista’nın sert ve baskıcı davranışlarına rağmen toplumsal görevlerini yerine getirmiştir.

İkinci dünya savaşına kadar Batista’ya karşı net bir tavır almayan dergi neredeye her sayısı bütün Kübalılar tarafından okunan bir yayın organı konumundaydı. Bu noktada hem ülkenin en alt tabakalarına hem de en üst tabakalarına hitap etmeyi bir başarı olarak saymamız gerekmektedir. Üst sınıfların toprak ağaları ve komprador tüccarlardan oluştuğu bu sistemde savaş öncesi ekonomi de düşünüldüğünde sınıfsal uçurumun sığlığı bu başarının altında yatan temel nedendir. Ancak sınıfsal uçurum derinleşmesiyle yükselen toplumsal kamplaşma derginin sınıflar üstü konumunu zedeleyecektir.


İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Bohemia’yın yayın çizgisi bütün dünya basınında olduğu gibi komünist karşıtı bir çizgiye kaymıştır. Batista’nın de gölgesinin derginin üstüne düştüğü bu yıllarda hamasi bir Latin milliyetçiliği ve Sovyet eleştirisi dergi sayfalarında kendisinde yer bulur. Dergi ayrıca farklı mezhep ve ideolojik düşüncelere de karşı bir yayın geliştirmiş, yayınladığı resimler ve figürlerde toplumun alt tabakalarından halk kesimlerine yer vermemeyi tercih etmiştir.

1959 yılında Castro ve Arkadaşlarının Batista rejimini devirmesiyle Havana sokaklarında esen tatlı meltem Bohemia sayfalarına yansımamıştır. Her ne kadar Castro ve Arkadaşlarını politikalarına karşı yayın yürüten derginin gerillaların görüşlerine yer verdiği özel sayını bir milyon satarak tarihe geçmişse de. Halkın bu açık ilgisine rağmen “Bohemia” burjuva refleksleriyle devrim karşıtı bir yayın sürdürmüştür. Aslında Küba’daki basın organları burjuva basını niteliği taşıdığı için devrimin ilk gününden bu yana Castro karşıtı bir politika sürdürmüştür. Basının en büyük savı ise Castro ve arkadaşlarının komünist olduğu idi. Castro açıkça sosyalist olduğunu açıklayana kadar Bohemia ve diğer burjuva basının komünist olduğu suçlamasına maruz kalmıştır.

Küba Komünist Partisinin bugünkü resmi görüşüne göre 1960’ların ortalarında gönüllü sürgüne giden Perez’in ardından dergiyi Enrique de Osa çıkarmaya başlar. Perez’in ise sürgün öncesi intihara giriştiği ve son mektubunda vasiyetini kaleme alındığı bilinir. Derginin devrim sonrası Perez yönetimindeki son sayısında Batista rejiminde öldürülen Kübalıların fotoğrafları ile birlikte gerillalarla hükümet güçleri arasındaki savaşın acı yüzü yansıtılıyordu. Bu noktada sonra ise artık derginin sayfalarını Küba’nın resmi haberleri ve sansürden geçmiş bağımsız makaleler yer alabilecektir.


1971 yılında sonra ise “Bohemia” ABD ambargosu nedeniyle ancak iki haftada bir yayınlanabilmektedir. Nisan 2002’den bu yana ise internet servisini de hizmete açan “Bohemia” o eski şaşalı günlerini geride bırakmıştır. Resmi raporlara göre halen yüz bin kopya ile yayınlanan dergi editoryal bağımsızlığını yitirmiştir. Şu an Küba Komünist Partisinin gayri resmi yönetimi altında olan dergi, en çok sürgündeki Kübalılar tarafından aranmaktadır. Kübalılar için Bohemia, renkli bir dünyanın penceresini açan sihirli bir araç iken savaş ve devrim ile kimlik yitirmiş ve siyasetin kirli emellerine mağlup edilmiştir.

Devrim öncesi Küba gençliğinin, Bohemia adlı derginin renkli sayfaları arasında kurduğu hayaller artık çok geride kalmıştır. Devrimden sonra Castro ve Küba Komünist Partisi, gerek derginin tarihi değeri gerekse toplumsal tanınırlığı nedeniyle derginin yaşamasını sağlamıştır. Bohemia Lagoon isimli dergi merkezi Küba’nın hala en çok ziyaret edilen devrim öncesi anı merkezidir. Devrimden kaçan Küba göçmenlerinin zihnindeki “Bohemia”nın aksine devrimciler için ise dergi 28 Temmuz 1957’de (12 Temmuz) Sierra Manifestosuna yer vermesi nedeniyle tarihi bir öneme sahiptir. Küba Devrimini dünyaya duyuran bu manifestoyu basan “Bohemia”, bugün Güney Amerika’nın en eski dergisi olarak yaşamaya devam ediyor. 


Dr. Selahattin ÖZKAN



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder