Snorri Sturluson ve Vikinglerin Kadim Kutsal Kitabı “Nesir Edda”

İzlanda tarihinin ve tarihçiliğinin en önemli isimlerinden olan Snorri Sturluson politikacı, şair ve tarihçi olarak çok yönlü bir bilgedir. Yazdıkları ve yaşadıklarıyla Viking inançlarının günümüze kadar saklanmasında en büyük pay sahibidir. Soylu bir sınıfa mensup olan Snorri Sturluson adanın batısında bulunan Reykholt kasabasının kabile şefidir. Siyasi ve dini kimliğe sahip olmanın yanı sıra kendisini okumaya adamış bir din adamı ve düşünürdür. Hvammur’de 1179 yılında dünyaya geldiği düşünülen Snorri Sturluson hem baba hem de anne tarafından soylu bir ailenin çocuğu, güçlü bir şair ve geniş kitlelerce kabul edilen bir tarihçidir.[1] Küçüklüğünden beri Viking mitolojisinin söylence ve efsaneleriyle büyümüş, atalarından duyduklarını kaleme alarak nesiller sonrasına aktarmıştır. Soylu ve zengin bir aileden gelmiş olmanın ayrıcalığı ile Oddi’de İzlandalı rahip Sæmundur Sigfússon tarafından kurulan okulda eğitim almıştır. Hıristiyanlığı kabul eden bir keşiş olan Sæmundur Sigfússon Paris’te aldığı teolojik eğitimi İzlanda’ya taşımış ve kurduğu okul ile ada tarihini ve politikasını etkilemiştir.

Snorri Sturluson’un babası Sturla Þórðarson, annesi Guðný Böðvarsdóttir’dir. Yaşadığı dönemde üne ve saygınlığa kavuşan Snorri Sturluson ile ilgili ilk biyografi çalışması ölümünden hemen sonra yeğeni Sturla Þórðarson tarafından kaleme alınmıştır. Yeğenin kaydettiğine göre Snorri Sturluson babasının ölümüyle kalan aile arazisini ve kabile önderliğini, edindiği eğitim ve kurduğu bağlantılarla genişletmiştir ve bölgenin siyasetinin en önemli ismi haline gelmiştir. 1202 yılında kabilesinin önderliğini üstlenen Snorri Sturluson zamanla egemenliğini büyütmesiyle erkini da kabul ettirmiş ve edindiği siyasal rol tüm İzlanda’da yankılanmıştır. 1206 yılında bölgesinin ekonomik ve siyasi başkenti olan Reykholt’u da ele geçiren Snorri Sturluson nihayetinde bölgesel bir önder haline gelmiştir. Ancak o sıradan bir siyasi isim değildir. Soylu, eğitimli ve dindardır. Politik kariyeri yanında şairliği ve hitabeti ona halkı arasında ün ve itibar da kazandırmıştır. Böylece belki de edebi ve dini kişiliği arkasında kendi politik düşüncelerini de geniş kitlelere ulaştırmayı denemiştir. Sahi olduğu siyasi kimlik edindiği dini bilgi ve geliştirdiği edebi kişiliğin yanında gerçekten de önemsizdir.

1215 yılında kabilesi tarafından İzlanda’nın kadim yasal meclisi olarak düşünülen Alþingi’de yasa yapıcı “lögmaður” olarak seçilmiştir. Üç yıl sonra 1218 yılında görevini bırakarak Norveç’e ulaşmak üzere denize açılmıştır. Bu yolculuk Snorri Sturluson kişisel tarihinde çok önemli bir adımdır. 1219’ta Norveç’e ulaşmış ve Norveç’in genç kralı IV. Haakon Haakonsson tarafından kabul edilerek onurlandırılmıştır. Norveç’teki bu ilk günlerinde edindiği hediyeleri ve verilen itibarı karşılıksız bırakmamış ve İzlanda’ya döndüğünde krala şiir yazmıştır. Krala yazdığı şiir onun Kral’a verdiği önemi göstermektedir. Dönüş yolcuğunda tanıştığı Eskil Magnusson’un Snorri Sturluson üzerindeki etkisi büyüktür. Bu etkinin neticesi Viking Mitolojisi’nin kültürel seyri için çok önemlidir. Eskil, Snorri’yi tarihçilik ile tanıştıran isim olarak kabul edilmektedir. Västergötland’ın yasa koyucusu olan Eskil Magnusson bugün İsveç olarak bilinen bölgenin bilinen ilk yasal temsilcisi olarak kabul edilmektedir. Snorri Sturluson’un entelektüel seyrini etkileyen Eskil Magnusson’un ise İsveç’in ilk yazılı yasası kabul edilen Västergötalagen’i kaleme alan kişi olduğu kaydedilmektedir. Ancak bu metne meşruiyet kazandırmak isterken giriştiği tarihsel bağlantılama çabası ona bir anda tarihselcilik karakteri kazandırır ki bu daha sonra Snorri’yi de etkileyecektir. Öte yandan Snorri’nin tarihselciliğinin politik nedenleri ise tam olarak bilinememektedir.[2]


Tüm yaşamı boyunca Kilise ile iyi geçinen Snorri Sturluson’un yönetimi altındaki Reykholt’taki kilise bir manastır gibi çalışmış, sayısız rahip ve din adamını yetiştirmiştir. Onun yönetimindeki kilise sadece bir mabet değildir, aynı zamanda bir eğitim ve kültür ocağıdır da. Tarihçiliği yanı sıra taşıdığı siyaset adamlığı kimliğiyle Snorri Sturluson Norveç ile İzlanda’yı birleştirmeyi istemektedir. Görüşleri de bağlantıları da bu amaç doğrusunda şekillenmiştir. O belki de kadim inançlarına olan bağlılığı sebebiyle İzlanda’nın İskandinavya ile olan bağlarını her zaman canlı tutmak istemiştir. Tüm akademik ve politik uğraşlarının arkasında bu amacın bulunduğu gözlemlenebilir. İzlanda’ya 1220 yılında dönmüş ve aynı yıl yeniden lögmaður olarak seçilmiştir. Adada kaldığı yıllar boyunca siyasi ve ailevi meselelerle ilgilenmiştir. 1237 yılında ise yeniden Norveç’e gitmiştir. Tüm çabalarına rağmen adayı Norveç’e bağlamayı başaramamıştır. Bu yıllarda Norveç’in kendi problemleri vardır. Norveç Kralı IV. Haakon Haakonsson’un tahtı sallanmaktadır. Norveç’in İzlanda’yı kendisine bağlaması için uygun bir zaman değildir. Öte yandan Snorri Sturluson’un Norveç’teki günleri hakkında tam olarak bilgi sahibi olamasak da saray tarafından büyük bir saygıyla karşılandığı bilinmektedir.

Norveç’te geçirdiği yıllar boyunca resmi bir görev ile görevlendirildiği düşünülmektedir. İzlanda’ya dönmeden önce Norveç Kralı tarafından İzlanda’ya jarl olarak tayin edilmiştir. Bu doğrudan siyasal bir bağ olmasa da onu gururlandırmıştır. Yine de Norveç’e yaptığı bu ikinci seyahatten o kadar da memnun ayrılmamıştır. Bu dönemde Snorri Sturluson’un ülkesinin en önde gelen politik figürü olduğu anlaşılmaktadır.[3] Hayatındaki ailevi sıkıntılar onun her zaman peşindedir. 1241 yılında ikinci eşi Hallveig Ormsdottir’i kaybetmiştir. Bunun üzerine Norveç Kralı onu yeniden çağırmıştır. Ancak İzlanda’daki güç dengeleri bunu mümkün kılmamıştır. Snorri Sturluson kralın isteiğine rağmen Norveç’e gidememiştir. Bu süreçte Alþingi’ye tümüyle hükmetme çabaları başarısız olmuştur. Eşi Hallveig Ormsdottir’in ölümüyle eşinin ailesinden kaynaklanan adadaki soylu ailelerin desteğini de yitirmiştir. Nihayetinde 1241 yılında İzlanda’daki çekişmeler Snorri Sturluson’un cinayetiyle doruğa ulaşır. Onun ölümünden sonra 1262 yılında Alþingi’nde Norveç’e bağlanma kararı alınana değin İzlanda’daki karışıklık sürmüştür.

Politik yaşamındaki en durağan yılları olan 1220 ile 1223 yılları arasında, sahip olduğu arazi ile ilgilenebilmiştir. Kendi arazisindeki kilise için ek binalar inşa ettirmiştir. İzlanda’daki dinsel ve kültürel mirasa yenilerini eklemiştir. Burada çalışan keşişler tarımla uğraşmışlar, kiliseyi güçlendirmişler ve eski yazmaları yenilemişlerdir. Snorri Sturluson’un himayesinde çoğaltılan yazmalara onun adının verildiği anlaşılmaktadır. Ölümünden sonra adını taşıyan tarihsel belgeler, politik görüşlerini takip edenlerce meşruiyet kazanmak amacıyla kullanılmışsa da tarihselciliği Snorri Sturluson’a yaygın bir kabulü de getirmiştir. O atalarının mirasını yeni kuşaklara taşırken metni zamanının şartlarıyla değerlendirmiş, lekelemeden devretmiştir. Hiç kuşkusuz Snorri Sturluson ülkesi İzlanda’da ve hatta tüm İskandinavya’da skaldcılığın değerini en çok artıran kişidir. Kadim Viking inançlarının günümüze ulaşmasını sağlayan en önemli kişi olarak anılmayı sonuna kadar hak etmektedir.[4] Bugün onun adını taşıyan yazmaların aslında onun himayesinde çalışan kilise ve manastır ehli tarafından kaleme alındığı düşünülmektedir. Arazisinde bulunan sayısız din adamı, rahip ve keşiş eski yazmaları yenilemiş, dilden dile dolaşan efsaneleri yazıya geçirmiş ve kimisi unutulmaya yüz tutmuş söylenceleri kaydetmiştir. Bu esnada Snorri Sturluson’un bizzat kendisinin ya da yazmaları yazıya geçirenlerin kadim öykülere kimi eklemeler ve çıkarmalar yaptığı da düşünülmektedir.[5]

Nesir Edda’nın yazarı Snorri olsun ya da olmasın, bu isimsiz yazarın oldukça romantik bir kişi olduğu açıktır. Nesir Edda atalarının geçmişine özenle ve öykünerek bakmaktadır. O ana kadar yazılı olmayan geçmişinin eserlerini kaybolmamaları ve baskın Hıristiyan öğelerden daha fazla etkilenmemeleri için elinden geleni yaparak, yazılı hale getirmiştir. Edda’nın yazarı bir şairdir de aynı zamanda, İskandinavya’nın kadim ozanlık geleneğini Hıristiyanlık ile edindiği yeni yazılı kültür ile birleştirebilmiştir. Öyle ki Nesir Edda’daki Viking dünyasını aktarım tarzı Hıristiyanların alışık olduğu Greko-Romen Panteonuna açık bir benzerlik taşımaktadır. Metnin önsözünde yer alan günümüzde hepimizin malumu olan Yunan destanlarına yapılan atıfların bir başka nedenini de burada aramak gerekmektedir. Nesir Edda’nın yanı sıra Snorri Sturluson’un adı bir diğer önemli Viking yazması olan Heimskringla’da anılmaktadır.[6] Snorri Sturluson’un en önemli eseri olarak kabul edilen Heimskringla’yı yazıp yazmadığı dahi tartışmalıdır ama birçok akademisyen tarafından harici ve destekleyici kaynaklar ile o olduğu zımnen kabul edilmiştir.[7] Öte yandan aynı çevrelerde; Snorri Sturluson’den bağımsız olarak, Heimskringla’nın yazarının Nesir Edda’yı da yazdığı düşünülür. Nesir Edda, Snorri Sturluson tarafından ya da başında bulunduğu bir yazarlar topluluğunca yazıya geçirilmiş olsa da tek başına Sturluson’un eseri kabul edilmemelidir. Nesir Edda, kuzey toplumunun ortak eseridir, yazarından değil ama belki bir yazılı halene getireninden, yani derleyeninden bahsedilebilir. Bu da açıkça Snorri Sturluson olmalıdır. Snorri Sturluson’u bu kitabın yazarı olarak değil yazıya geçireni, derleyeni olarak kabul etmeliyiz.

Doç. Dr. Selahattin ÖZKAN

Güncel Tarih’e destek olmak için lütfen tıklayınız



[1] Hilda Ellis Davidson, The Lost Beliefs of the Northern Europe, Londra: Routledge, 1993, s. 8

[2] Theodore M. Andersson, The Politics of Snorri Sturluson, The Journal of English and Germanic Philology, Cilt: 93, Sayı: 1, 1994, s. 76

[3] Jón Viðar Sigurðsson, Chieftains and Power in the Icelandic Commonwealth, Odense: University Press of Southern Denmark, 1999, s. 136

[4] Marlene Ciklamini, Old Norse Epic and Historical Tradition, Journal of the Folklore Institute, Cilt: 8, Sayı: 2/3, 1971, s. 95.

[5] George Dumézil, Gods of the Ancient Northmen, Kaliforniya: University of California Press, 1973, s. 15

[6] Tanrılardan Krallara Vikingler adıyla ilk cildini yayınladığımız Heimskringla’yı ilk kez Türkçe okuyan okurlarımız burada belirttiğimiz kimi edebi tarzların orada da bulunduğunu kolayca fark edebilecektir. 

[7] Marlene Ciklamini, The Folktale in Heimskringla, Folklore, Cilt: 90, Sayı: 2, 1979, s. 204.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder