Tek Tanrılı İnancın Fikir Babası: "Akhenaton"


Çoğunlukla tektanrıcılığın tarihi Yahudilerle başlatılır. Yahudilerden önce tek bir tanrıya inanan ve tebaasına tek-tanrıyı baskılayan Akenaton ise gelenekte bir muarız, bir istisna olarak algılanır. İstisnalara şerh düşmesiyle ünlenen Freud ise, Musa ile Akenaton arasında bariz bağlantı kurmaktadır. Akenaton, öteden beri çoktanrıcılık ile anılan Mısır geleneğini tek başına yıkmaya çalışan, zamanından önce öten bir horoz gibidir. Zaten yaptıkları da kendisinden sonra, kendi halkı ve taraftarları tarafından unutulmuş, hatta tarihten silinmesi için özel bir gayret sarf edilmiştir. IV. Amenhotep olarak bilinen Akenaton, kadim Mısır’ın on sekizinci hanedanının onuncu kralıdır. Ölümünden sonra heykelleri yıkılmış, abideleri eritilmiş ve adı resmî krallar listesinden silinmiştir. Böyle olunca Akenaton’un tarihten silinmek istenen ilk idareci olmuştur. Yine de yirminci yüzyılda Mısırbilimcilerin keşfiyle tümüyle unutturulamadığı da anlaşılmıştır.  IV. Amenhotep tahta geçtikten sonra beşinci senesinde adını Akenaton olarak değiştirmiştir. Adından Amon’u çıkarmış ve Aten (Aton)’u yerleştirmiştir. Artık devletin dini Atenizm’dir ve kendisine verdiği isim Akenaton da Aten’in Hizmetkârı anlamına gelmektedir. Hizmetinde olduğu bu tek tanrı için, Mısır’ın tüm tanrılarını unutturmak istemiştir; tüm Mısır ve ardılı olan krallar -tabii bu krallar da tanrıydı- onu unutmak ve unutturmak içinse her şeyi denemiştirler.

Başaramadılar ama olsundu. Akenaton’un kendisi unutulmaz bir değişimi başarmıştı. Din değiştirmenin, insanların inançlarını baskılamanın, kendi inancını başka inançlar üzerinde görmenin ilk örneğini sergilemişti diyebiliriz. Aile hiyeroglifleriyle akla kazınan Akenaton, çok sayıda evlilikten çok sayıda çocuk yapmıştı. En ünlü karısı Nefertiti’ydi. Tek karısı o da değildi, çevre kralların ve asil Mısır soylu ailelerin kızlarıyla ve babasının vefatından sonra dul karısıyla evlenmişti. Yedi ya da sekiz çocuğu olmuştur. Onun hakkında bilinen evlilikleri, siyaseti ve dinî seçimleriyle ilgilidir. Gençliği ya da geçmişiyle ilgili bilinenler çok fazla değildir. Babasının ölümüyle tahta geçişi, onu yerinden edip etmediği ya da onunla birlikte kraliyete hâkim olup olmadığı kesin değildir. İster babasıyla ister kendi başına olsun, iktidarının ilk döneminde onu ünlendiren icraatlarına henüz girişmemiştir. Yani hemen Mısır’ın kadim inançlarını terk etmemiş, tek tanrı olarak Aten’e yönelmemiştir. İlk başlarda, Akenaton adını almadan önce, henüz IV. Amenhotep iken, geleneklerini sürdürmüş ve farklı sayıdaki Mısır tanrısına tapınmıştır. Sonra ne olduysa, eskiyi bırakıp yeniye, bir başka ifadeyle geleneği terk edip tek tanrı inancına geçti. Ülkenin başkentini Teb’ten Amarna’ya taşıyarak büyük bir devrim gerçekleştirdi. Bu sadece siyasî bir hamle değil, dinî bir değişimdi.



“Ah ulu Güneş, sizde ısınır, sizden 

ilham alırız aşkın, yaşamın, doğumun;

sizin sıcak parlaklığınız ile 

her sabah uykumdan uyanırım.”

 


Kral, bir kentten bir diğer kente geçmedi. Halkı bir yerden bir yere göndermedi. Bir geleneği geride bıraktı, yeni bir dine geçti. IV. Amenhotep aslında babasından devraldığı Karnak’taki başka bir kültün inşasını da sürdürüyordu. Tek bir tanrıya adanmış Amarna onun tek projesi değildi. Hatta Amarna inşa ettirdiği ilk dinî yapılar da değildi, daha önce Mısır’ın başka yerlerinde başka tanrılara adanmış çeşitli dinî yapılar inşa ettirmişti. IV. Amenhotep bu zaman aralığında diğer tanrılar kadar, daha sonra tek tanrı olarak yöneleceği Aten’e dair yapıları da onarmış ve yenilemiştir. Dolayısıyla bu dönemde IV. Amenhotep’in Aten’i sadece Mısır inanç sisteminin bir parçası olarak gördüğü, onu tek tanrı olarak belirgin bir niteliğe oturtmadığı söylenebilir. Öte yandan, IV. Amenhotep’in icraatları bakımından onu farklılaştıran ise onun, geleneksel olarak Firavunların yaşlanınca düzenlediği Heb-Sed bayramını daha erken bir yaşta kutlanmasıydı. Bu durum Mısırbilimciler tarafından IV. Amenhotep’in koltuğunu babasıyla paylaştığı, bu yüzden babası için de Heb-Sed töreni düzenlediği şeklinde yorumlanmıştır. Kimi yorumcular ise geleneklere uymayan bu törenin, IV. Amenhotep’in daha sonra tek tanrı olarak benimseyeceği Aten’e adandığını söylemektedir. Bu törenin çıkış noktasını bilemiyoruz; ancak bu törendeki coşkunun, onu tümüyle Aten’e adanacak bir kenti inşa edebilecek kadar şevk ile doldurduğunu söyleyebiliriz. Nedeni konusunda anlaşamayan Mısırbilimciler, törenin içeriği konusunda hemfikirdir. Törende, katılımcılar sadece tanrı Aten’e yönelmişlerdir. Bu, kadim Mısır’ın geleneklerinde bir kırılma anıdır. 



IV. Amenhotep’in bu törenden sonra adını Akenaton (Aton’un Hizmetkârı) olarak değiştirdiği görülmektedir. Tahta oturuşunun beşinci yılında, IV. Amenhotep artık Akenaton olmuştur. Tel el-Amarna’daki yeni başkentinin inşaatı da bu dönemde başlamıştır. Seçtiği yer Mısır’ın kadim başkenti Teb ile aşağı Mısır’ın kadim başkenti Memfis’in tam ortasında, Nil’in doğu kıyısındadır. Burasının en önemli özelliği de daha önce burada kimsenin yaşamaması, hiçbir tanrıya burada inanılmamasıdır. Uzmanlar IV. Amenhotep’in Akenaton olmasını açıklayamadığı gibi, Teb’in bırakılıp Amarna’da yeni bir başkent yapılmasını da anlayamamaktadır. En akla yakın ihtimal, Teb’teki eski dine ait taassubun, yeni bir dinsel kült alanının inşasını imkânsız kılmasıdır. Amarna’da dinî merkezler olduğu gibi hanedan üyelerinin kalabileceği mülkler ve bürokratlar için hazırlanmış kamu binaları da bulunmaktadır. Bu haliyle tam anlamıyla bir başkent olarak planlandığı anlaşılmaktadır. Hızla inşa edilen Amarna’da yaşam da bir o kadar hızlı başlar. Diplomatik ilişkiler, siyasî ve dinî erk sahipleri ve çok sayıda halk yeni başkentte yaşamaya başlamıştır. Adını Akenaton olarak değiştiren firavun IV. Amenhotep, yeni tanrısı Güneş’e adadığı yeni başkentinden ülkesini yönetmeye devam etmiştir.

Yeni başkentin inşası, tek bir tanrının hâkimiyeti ve ülke iç siyasetinin yeniden düzenlenmesi gibi nedenlerle Akenaton’un dışarıdaki rakipleri ve müttefikleriyle olan ilişkileri zayıflamıştı. Çatışmalar azaldığı gibi, ittifaklarla yapılan diplomatik iletişim de zayıflamıştı. Yine de Kenan ülkesi ve Suriye’deki vasallarıyla ilişkilerini sürdürebilmişti. Uzun egemenlik yılları sırasında IV. Amenhotep askerî anlamda tek bir sefer emri vermişti. O da Nil kıyılarında isyanlar çıkaran Nubyalıların bastırılması içindi. Her ne kadar kimi Mısırbilimciler bazı diplomatik yazışmalara bakarak Akenaton’un Suriye üzerine de bir sefer düzenlediğini ileri sürseler de, Akenaton’un çoğunlukla barışçıl bir hükümdar olduğu ve döneminin nispeten durağan olarak nitelenebileceği konusunda bir fikir birliği vardır. Amarna’nın inşası, kentin donatılması ve idarenin buraya taşınmasından sonra Akenaton’un son beş yılına geçilmişti. Bu beş yıl ve kentin kaderine terk edilmesi ise Mısırbilimciler tarafından çözülemeyen bir gizemdir. Amarna’da bulunan hiyerogliflere göre kentte girişilen en son inşa projesi, Akenaton ile ünü kendisini de aşan karısı Nefertiti’yi birlikte gösteren kült alanıdır. Bu alanın yapımının tamamlanmasına Akenaton’un ömrünün yetip yetmediği ise tartışmalıdır. Akenaton’un Mısır halkını döndürmeye çalıştığı Aton ya da Aten adıyla bilinen tanrı her şeyin hâkimi, ezeli ve ebedi olan bir tanrıdır. Akenaton’dan önce de Mısır panteonunda yer bulan bu tanrı iyi ve yücedir. Ancak Teb’in hâkimlerinin sözü daha baskındır. Akenaton’dan sonra Aton unutulacaktır. Aton daha öncesinde Mısır panteonunda kırmızı bir disk bulunan şahin başlı bir adam olarak tasvir edilirken, tek tanrı olarak inanılmaya başlandığında kırmızı diskinin etrafında ışınlar gözlenmeye başlanmıştır. 



Kentte yapılan son kült alanının karısıyla kendisine adanmış olması, kimi tarihçiler tarafından ömrünün son yıllarında Akenaton’un iktidarını Nefertiti ile paylaştığının göstergesi olarak yorumlanmıştır. Nihayetinde on yedi yılın sonunda Akenaton’un iktidarı da son bulmuştu. Akenaton’un cenaze törenin yapılıp yapılmadığı, cenazesinin ardından tabutunun neden kırıldığı ve Akenaton’un inançlarının terk edilme hızının ne olduğu hâlâ merak konusudur. Akenaton’un ardından Mısır eski günlerine dönmek için çabaladı; güneşin ışıltılarına eskisi gibi tek başına tapınılmıyordu. Amarna terk edildi, Mısırlılar yeniden Teb’e döndü, hem Akenaton hem de kutsal başkenti olan Amarna gözden düştü, kutsallığı çiğnendi ve zamanla unutuldu. Mısırlılar, Akenaton’un mirasının ardılları tarafından nasıl yağmalandığına, tek tanrısı olan Aten’in bir anda kült alanlarından uzaklaştırıldığına ve kutsal başkenti Amarna’nın kumlar tarafından örtüldüğüne şahit oldular. Belki de Akenaton’un ardından ne yaşandığını en iyi özetleyen olay, oğlunun Tutankhaten (Aten’in yaşayan imgesi) olan adını Tutankhamun (Amon’un yaşayan imgesi) olarak değiştirmesidir. Bu, belki de, tam da Freud’un isteyebileceği türden tarihi bir cevap olabilmiştir.


Doç. Dr. Selahattin ÖZKAN

Güncel Tarih’e destek olmak için lütfen tıklayınız


Kaynaklar:

Albert Champdor, Eski Mısır’ın Ölüler Kitabı, Çev: Suat Tahsuğ, İstanbul: RM Yayınları, 1984.

Ali Narçın, A’dan Z’ye Mısır, İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2013.

Ergun Candan, Antik Mısır Sırları, İstanbul: Sınır Ötesi Yayınları, 2009.

Meryem K. Çifçi, Eski Mısır Dininde Tanrı ve Öte Dünya İnancı, Selçuk Üniversitesi: Yayınlanmamış Yüksek Lisansı, 2010.

W. Max Müller, Mısır Mitolojisi: Tanrılar, Dinler ve Kozmik Mitler, Çev: C. C. Tarımcıoğlu, İstanbul: Maya Kitap, 2020. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder